5 Aralık 2010 Pazar

..

gece kokardın
burnuma dolardın buram buram
burnumun direğini sızlatırdın
her tavrın bi başka
sevdanın kucağından alıp
dipsiz kuyulara attın beni
tek başınalık sindi sen kokan saçlarıma
sabaha varan gecelerce
sabah olmasın diye sessizce
sokaklarda avare dolaştım
günü sensiz geçirmek mi
asla ummazdım hele ki senden
rakı içmezdim ben
rakıya başladım sen gideli
türk sanat müziği dinliyorum
şarkılar seni söyler
sızım sızım sızlıyor yaram
kan kaybediyorum sonra
sonra sızıyorum köşe başlarında
bembeyazdım ben
senle başladım renklenmeye
önce kırmızı sonra mavi
şimdilerde kapkara içim için için
sana sevmeyi öğretemedim bir türlü
ben seni severdim sen yalnızlığı
ben seni arardım sen susardın
ben sana uyanırdım her sabah
sense uyurdun akşamlara dek
bir kasımda başladı serüvenimiz
bir kasımda son buldu
susmam çaresizlikten değil
asaleti bilirmisin sen
yol yordam bilirmisin peki
ben asaletin kendisiyim
susuşum asaletten ..

bence ve bence

Hayat sıkıntılarla doludur. Atlatılabilenler ve atlatılamayıp kendinden daha büyük sıkıntılara yol açanları mevcuttur. Bunlara takılıp düşenleri boldur. Kıssalardan hisse çıkarmak her yiğidin harcı değildir ama yiğidi öldürüp hakkını yiyenleride çoktur. Kimi zamanlar vardır refaha kavuştuk çıktık düzlüğe denir ama onunda sonunda bir dar tünel vardır. Bu tünellerden geçilmesi zordur. Geçtik dersiniz döner bir bakarsınız aslında orda tünel falan yoktur. Nesneler çevirir etrafınızı garip abuk sabuk bunlardan kurtulma yolunu icat edenine rastlayanın akıldan şüphe kuşkusuzdur. Her kafadan bir ses çıkar tavsiyeler tavsiyeler akıl vermeceler ama bunlara boyun eğeni ya çocuk ya da mecnundur. Fırsatlar kaçar bazen gidenin arkasından el sallamak zordur onun yerine bir tas su dökmek gittiğin yağmurla gel demek makuldür. İlla ağlıyacam dersen bir mendil veren bulunur. Moral bozukluğuna çare bulan çoktur ama morali düzeltmeye çalışırken sinir bozanı paklayan bir yumruktur. Çareler tükenmişken yanan ışığın alevi anca mumdur onunda kendine hayrı yoktur. Çok uçmak bazen kötü sonuçlar doğurur. Bazen uçanlara bakmak yetmez ama kanatta zor bulunur. Kıyısından köşesinden ölüme değenlere sorsan hayat cennettir ama hayatı en berbat haliyle yaşayan insanın aradığı her zaman boktur. Bazen o bile kesmez gidip battıkları yer boktan kuyudur. Sevmek görecelidir çünkü sevmek duygu değil bir bilinç boyutudur. Boyutlar arasında kolay geçiş değil labirentler vardır labirenti çözersinde geriye dönüş yolu yoktur. Yıkılan her köprünün bir inşa edeni bulunur ama eski köprüyle yeni köprünün en az 7 farklılığı vardır bulmaca çözmeye benzer değişiklikler ayrıntıda saklanır soluktur. Aslolan yerler değil zamanlardır çoğu zaman ama kaybolan hep en az yıllarla ölçülüdür. Sesini duyurmak bazen sessizlikte bile zordur çünkü çoğu zaman sessizlikte yalnızlık vardır bağırdığın boşluktur. Boşluk doldurmaca usulüne göre hayat işlemez boşluklar hep boştur. Cümlelerin sonu gelir en nihayeti ama bazen susmamak hayat kurtarır. Ellerini kulaklarına sıkı sıkı bastırıp geçmek gerekir bazen kalabalıklardan ama illaki duyduğun şeyler olur onlarında can sıkıcılığı kuvvetle muhtemel olmakla beraber ekseriyetle öyle olur. Konuşmada virgüller olur ama amaların sonrası suskunluktur. Ben dediğimi yaparım demek söz vermektir sözünü tutanı az bulunur (heleki bu dönemde). Her dilde vardır kelime oyunları ama laga luganında tadına doyum yoktur. Bazen kefenin birinde olan elma ötekindeki armuttur. Karşılaştırmanın her zaman adil olması beklenmemelidir. Şaibeli davranıp kimse zan altında bırakılmamalıdır ama hep bir güme gitme olayı söz konusudur. Böyle gelmiş böle gider denirse el cepte oturulur olan durum kabul edilir ama bazen takkeyi öne koyanlarıda olur. Haksızlık söz konusu olduğunda kimse haksız değil hep hakkı yenilen taraftır. Burda sözü geçen Hakkı halktandır. Ne yapıp ne edip felsefi konuşmalar geyiğe bağlanmalı yoksa sonu acı olmaktadır. Acı kimine göre yoktur o zaman acıda görecelidir. Görecilik nedir? Ben bunları bana GÖRE söledimde sizin düşünceleriniz nelerdir? İnsan 7sinde ne ise 70indede O mudur? Yoksa bir başkalaşım mevcut mudur? Oturup bunu okuyanı bulunur mu? Yoksa parayla birini tutmak mevzu bahis olur mu?
Saçmalamalı mı bazen yoksa susulup oturulmalı mı? Yeter mi bu kadar? EVEEEEEEEEEEEETTT SUUUUUUUUSSSSSSSSSSSSS !!!!!

açıklanması imkansız ama ...

Aşk; sevginin bambaşka bir boyutudur. Karşındaki seni sevmediğinde aşık değilsen sende onu sevmezsin. Nefreti doğuran ise aşktır. Aşık olursun öyle bir şey yapar ki sana nefret edersin. Maddesel değildir. Elle tutulup gözle görülemediği için çoğusu varlığını inkar eder. Halbuki o bir kalbin içinde sessiz hıçkırıklarla ağlar. Kimisi ondan korkar korktuğu için karşılaştığı anda kaçar. Aşk cesaret ister. Ama yüzsüz değil asildir. Suskunluk korkmaktan gelmez; asaletten kaynaklanır. Birine aşık olmak için öyle denildiği gibi bir takım sınavlardan geçmeye adım adım ilerlemeye gerek yoktur. Eğer birine aşıksanız bunun ister 10 gün ister 10 yıl sonra farkına varın; aşkınızın tohumları onu gördüğünüz ilk anda kalbinize ekilmiştir. Fark edene kadarki sürede atladığınız her aşama size sizi aşka götüren basamaklarmış gibi gelir. Zamanla aşk acı getirir. Aşıksa bu acıya öyle bir alışırki işte bu boyutta bağımlılık başlar. Aşk adeta bir uyuşturucu madde gibi sizin vücudunuza yavaş yavaş yerleşir. Beyninizin kontrol mekanizmasını ele geçirir. Her ne kadar inkar etsenizde dille o sizin hem aklınızda hem kalbinizdedir. İki tipi mevcuttur. Ulaşılabilinen aşklar vardır birde ulaşılamayanlar. Ulaşabildiklerinizin kıymetini bilin ulaşamadıklarınız içinizde sonsuza dek bir yara gibi kanayacaktır çünkü ve kabuk bağlayacaktır en sonunda kabukları her kopartışınızda verdiği acı katlanacaktır. Aşk için rezil olmayın. Asil aşkı tüm asaletinizle yaşayın ...!!

BABAMA ...!!

Hayatta hiç keşke dememişimdir.
Dediğim bir keşkeden başka.
Hayat öyle bir zaman da gösterdi ki
başına buyruk olduğunu ve yaşantılarımızın
onun zerre kadar umrunda olmadığını.
Hani tam dersin ya; "Hayır, gerçekten şimdi olmaz."
Tam da öyle bir andı. Öyle bir an ki.
Çok küçüktüm. Ellerimden tutmalıydın.
Ama ben kendimi senin cansız bedeninin
yanında ağlayamazken buldum. Ta o günlerden
sorumluluklarım oluştu. Evet ağlayamadım.
Annem ne yapardı ki ben ağlasam. Seni suçlamak
için değil belki de sen gidince küçücük yüreğimde
açılan o kara delik kapansın diye yazıyorum bunları.
Kapkaraydı inan bana. Daha o zamanlar düşünmeye
başladım. Beni üniversiteye yazdırmaya kim
götürücekti. Başarılarımla övünecek bir SEN
daha olamazdı ki. Beni kimden isteyecekti hayat
arkadaşı olarak seçtiğim insanın ailesi.
Başım sıkıştığında arayıp nolur BABAcım çok zor
durumdayım diyemedim hiç. Ben hiç bilmem senden
yardım istemeyi dedim ya çok küçüktüm o zamanlar
ihtiyacım yoktu yardım istemeye çünkü sen
zaten ben istemeden bana yardım ederdin.
Ama sen gittikten sonra başladı herşey.
Tüm yardıma ihtiyacımın oluşları sen gittikten
sonra başladı. Ben sen gittikten sonra hiç Sirkeci'ye
gitmedim biliyo musun? Sonra hiç simitleri
martılara atarak gemiyle geri de dönmedim.
Kendime hiç içimden gelmedi bir haşlanmış mısır
almak o Eminönü'ndeki amcalardan. Hatırlarsın sende
kesin, hani kuşlara yem atardık caminin bahçesinde.
Sen kuşları çok severdin. Ben senden sonra nefret ettim.
Hayır ben hiç saf olmadım, senin hiç göğe gittiğini
artık orda yaşıyacağını düşünmedim o yüzden kıskanmadım
seni kuşlardan sadece benim bir kez, yıllar sonra sadece
bir kez gitmeye cesaret edebildiğim mezarının başında
onlar her gün ötüşebildikleri için kıskandım.
Sana gelmeyi çok istedim. Konuşamasan bile dinlerdin.
Biliyorum öyle güçlüsün ki teselli bile ederdin belki.
Ama ben gelmedim, hayat çok koşturma içinde geçiyor
burda Baba istedim ama gelemedim (!) Hep şey yapardım
bak dur anlatıyım da gül, telefonuma beni en çok arayan
kişilerin isimlerini BABAM diye kayderder her çalışında
sen arıyormuşsun gibi açar sonra onları duymamak
için telefonu yüzlerine kapatırdım. Ne komik değil mi?
Ama ben ağlardım. Senin kadar güçlü bir adamın kızı
olmaktan gurur duyuyorum öyle ki ben hiç insanların
yanında ağlamadım. Senin o vakur duruşun adeta bana geçmiş.
Ama özür dilerim Baba bu sıralar çok ağlıyorum
biliyorum affedersin sen ama bak darıldıysan söyle olur mu?
Bak aklıma ne geldi ben darılırdım bazen sana ceketlerinin
ceplerine küçük notlar koyardım. Yine bana gözümün
kökü de diye barışalım diye. Yine bu odada ceketlerin
olsa keşke dolapta. Annemin yeni ütülediği bir
sürü gömlek ve renk renk takım elbiseler, kemerler.
Sana sarılırdım yakışıklı Babam diye geçirirdim içimden
ama ben sana hiç doyasıya sarılamadım Baba.
Şimdi olsan yanından bir dakika ayrılmam.
Her bayram ellerini öpsem yine. Ama sen nasıl ki
kendine ölümü yakıştıramadın ben de hiç kabullenemedim.
Her bayram ben senin ellerinden öpüyorum yine
bırakamıyorum hem de ellerini avuçlarım terlemiş
bir şekilde uyanıyorum. O son hallerin gözümün
önünde hala. Hayat keşke seni hep dimdik duran halinle
uğurlamamızı sağlasaydı bize BANA en azından.
Seni öyle hatırladıkça ... Evet seni çok özledim evet
uzun süredir olmadığım kadar rahat hissettim çünkü
senle dertleştim. Bak seni unutmadım evet küçücüktüm
ama her anımız hala aklımda. Burda olsan ne iyi olurdu
biliyorum çok anlamsız ama içimden söylemek geldi.
Keşke gitmeseydin, kalabilseydin.

Hayatta her kaybettiğim yanımla yanımda olanlara
daha çok sarılmayı öğrendim. Sevgimi insanlardan
hiç esirgemedim. Tıpkı Babamın yüce gönlü gibi
bende insanları çok seviyorum. Sadece tek temennim
hayatta diğerlerine bakarak kendinizi şanslı
hissedebilmeniz. Çünkü ben bile bir çoğundan
çok şanslıyım ...