5 Aralık 2010 Pazar

BABAMA ...!!

Hayatta hiç keşke dememişimdir.
Dediğim bir keşkeden başka.
Hayat öyle bir zaman da gösterdi ki
başına buyruk olduğunu ve yaşantılarımızın
onun zerre kadar umrunda olmadığını.
Hani tam dersin ya; "Hayır, gerçekten şimdi olmaz."
Tam da öyle bir andı. Öyle bir an ki.
Çok küçüktüm. Ellerimden tutmalıydın.
Ama ben kendimi senin cansız bedeninin
yanında ağlayamazken buldum. Ta o günlerden
sorumluluklarım oluştu. Evet ağlayamadım.
Annem ne yapardı ki ben ağlasam. Seni suçlamak
için değil belki de sen gidince küçücük yüreğimde
açılan o kara delik kapansın diye yazıyorum bunları.
Kapkaraydı inan bana. Daha o zamanlar düşünmeye
başladım. Beni üniversiteye yazdırmaya kim
götürücekti. Başarılarımla övünecek bir SEN
daha olamazdı ki. Beni kimden isteyecekti hayat
arkadaşı olarak seçtiğim insanın ailesi.
Başım sıkıştığında arayıp nolur BABAcım çok zor
durumdayım diyemedim hiç. Ben hiç bilmem senden
yardım istemeyi dedim ya çok küçüktüm o zamanlar
ihtiyacım yoktu yardım istemeye çünkü sen
zaten ben istemeden bana yardım ederdin.
Ama sen gittikten sonra başladı herşey.
Tüm yardıma ihtiyacımın oluşları sen gittikten
sonra başladı. Ben sen gittikten sonra hiç Sirkeci'ye
gitmedim biliyo musun? Sonra hiç simitleri
martılara atarak gemiyle geri de dönmedim.
Kendime hiç içimden gelmedi bir haşlanmış mısır
almak o Eminönü'ndeki amcalardan. Hatırlarsın sende
kesin, hani kuşlara yem atardık caminin bahçesinde.
Sen kuşları çok severdin. Ben senden sonra nefret ettim.
Hayır ben hiç saf olmadım, senin hiç göğe gittiğini
artık orda yaşıyacağını düşünmedim o yüzden kıskanmadım
seni kuşlardan sadece benim bir kez, yıllar sonra sadece
bir kez gitmeye cesaret edebildiğim mezarının başında
onlar her gün ötüşebildikleri için kıskandım.
Sana gelmeyi çok istedim. Konuşamasan bile dinlerdin.
Biliyorum öyle güçlüsün ki teselli bile ederdin belki.
Ama ben gelmedim, hayat çok koşturma içinde geçiyor
burda Baba istedim ama gelemedim (!) Hep şey yapardım
bak dur anlatıyım da gül, telefonuma beni en çok arayan
kişilerin isimlerini BABAM diye kayderder her çalışında
sen arıyormuşsun gibi açar sonra onları duymamak
için telefonu yüzlerine kapatırdım. Ne komik değil mi?
Ama ben ağlardım. Senin kadar güçlü bir adamın kızı
olmaktan gurur duyuyorum öyle ki ben hiç insanların
yanında ağlamadım. Senin o vakur duruşun adeta bana geçmiş.
Ama özür dilerim Baba bu sıralar çok ağlıyorum
biliyorum affedersin sen ama bak darıldıysan söyle olur mu?
Bak aklıma ne geldi ben darılırdım bazen sana ceketlerinin
ceplerine küçük notlar koyardım. Yine bana gözümün
kökü de diye barışalım diye. Yine bu odada ceketlerin
olsa keşke dolapta. Annemin yeni ütülediği bir
sürü gömlek ve renk renk takım elbiseler, kemerler.
Sana sarılırdım yakışıklı Babam diye geçirirdim içimden
ama ben sana hiç doyasıya sarılamadım Baba.
Şimdi olsan yanından bir dakika ayrılmam.
Her bayram ellerini öpsem yine. Ama sen nasıl ki
kendine ölümü yakıştıramadın ben de hiç kabullenemedim.
Her bayram ben senin ellerinden öpüyorum yine
bırakamıyorum hem de ellerini avuçlarım terlemiş
bir şekilde uyanıyorum. O son hallerin gözümün
önünde hala. Hayat keşke seni hep dimdik duran halinle
uğurlamamızı sağlasaydı bize BANA en azından.
Seni öyle hatırladıkça ... Evet seni çok özledim evet
uzun süredir olmadığım kadar rahat hissettim çünkü
senle dertleştim. Bak seni unutmadım evet küçücüktüm
ama her anımız hala aklımda. Burda olsan ne iyi olurdu
biliyorum çok anlamsız ama içimden söylemek geldi.
Keşke gitmeseydin, kalabilseydin.

Hayatta her kaybettiğim yanımla yanımda olanlara
daha çok sarılmayı öğrendim. Sevgimi insanlardan
hiç esirgemedim. Tıpkı Babamın yüce gönlü gibi
bende insanları çok seviyorum. Sadece tek temennim
hayatta diğerlerine bakarak kendinizi şanslı
hissedebilmeniz. Çünkü ben bile bir çoğundan
çok şanslıyım ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder